Korktular
Korktular şiiri - Tolga Gül
Korktular, Vallahi korktular, Billahi korktular
Ölümüzden de dirimizden de korktular
Şanlı milletimin bir tekbirle kendilerini boğazlamasından korktular
Mahvetmek için her şeye başvurdukları
ve gelecekte unutturmaya çalıştıkları o geçmişi hâla el ele
İç içe, omuz omuza savaşmalarından korktular
Korktular Asımın neslinin Allah yolunda can vermelerinden korktular
Korktular, minarelerde okunan ezan seslerinden korktular
Oysa milletimiz
bütün ömrünü harp meydanlarında geçiren bir bayrağın boynunu bükmesinden
Korktular
Ey Akif "Korkma" dedin korkmadık, korkmuyoruz
Ey esir milletlerin mazlum ümitlerin kimsesizlerin yetimlerin şairi
Çanakkalede çarpışanlar korktu mu ya Sakarya'da savaşanlar
Bir hilal uğruna can verenler korkttu mu?
İstanbul'u fetheden Fatih,
Surlara bayrağı dikmek için şehadet şerbeti içen Ulubatlı,
Tih çölünü tam on üç günde geçerken atından inip Resulullah'ın ardında edeple yürüyen Yavuz,
Ya Sevr mağarasında "Korkma ey Ebubekir" diye seslenen Resulullah korktu mu?
Vallahi korkmadı, Billahi korkmadı...
Ve bizler unutmayalım
Allah için, bayrak için, vatan için şehadet şerbetini tankların altında içen milletimizi
Unutmayalım...
Unutmayalım, bir milleti esir etmek için "Artık buranın komutanı benim" diyen darbeciyi
gözünü kırpmadan vuran kahraman Ömer astsubayı
ve arkasında bıraktığı iki evladını unutmayalım...
Hatırlar mısınız Çanakkale'yi,
bir baba vardı kendi öz evladıyla aynı cephede can vermişti ve aradan tam 101 yıl geçti vuranlar
ve vurulanlar değişmedi ve tarih tekerrür etti:
Boğaziçi Köprüsü'nde direnirken şehit edilen Erol Olçok ağabeyimizi ve 16 yaşındaki oğlu
Abdullah kardeşimizi unutmayalım...
"Madem, madem ölüm bir defa gelecek o da niçin Allah için olmasın" diyerek gözlerini
kırpmadan şehadete yürüyen Asakiri Mansureyi Muhammediye'yi unutmayalım!
15 yaşındayken 28 Şubatta idamla yargılanan
ve göğsünü namert kurşunlara korkmadan siper eden
ve şahadet şerbetini kahbe kurşunlara
karşı içen Halil Kantarcı ağabeyimizi unutmayalım...
MİT binasına yapılan saldırıya tabancayla karşılık veren personeller,
hepiniz cesaretin ete kemiğe bürünmüş halisiniz.
Hazreti İbrahim'i atmak için yakılan ateşi
bir damla suyla söndürmek için çalışan karıncayla aynısınız.
Ve bizler, sizleri unutmayalım.
F16’larla tepemizde alçak uçuş yaparak ses patlaması yaparken çocuklarımızın yataklarından
fırlayarak "Baba yoksa bombayı bize mi atacaklar" diye ağlamasına sebep olan
o hainleri unutmayalım.
Ankara'da Özel Harekat Kuvvetlerimize düzenlenen saldırılar sonucunda
paramparça olmuş bedenlerle Peygamber katına çıkan
ve bize Mehmet Akif'in şu mısralarını hatırlatan 47 şehidimizi unutmayalım.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Çiğnetmediler, o gece tankların önünde ölmek için sıraya girmiş Asım'ın neslini gördük
Tekbir sesleri yükseliyordu Arşı Alâ'ya
Ölmeyi tebessümle bekleyen Hazreti Hamza'nın torunları vardı.
Ve onları omuzlarında taşıyan Nene Hatunları gördük.
276 kiloyu hayal edip tankları yerinden oynatan Seyid Onbaşılar vardı,
"Lahavle vela" deyip düşmanı ipe getiren.
Ezildik, çiğnendik, vurulduk, öldük ancak yenilmedik;
eğilmedik ve kazandık.
Hürriyetimizi kazandık, bu günümüzü ve yarınımızı kazandık.
Sevinin Mehmed'im, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Tolga Gül
etiket, tags: korktular şiiri, sözleri, tolga gül, 15 temmuz, darbe, şiiri